Çatımız akıtıyordu.
Ekim ayında Dolar 8, 87 iken bir ustaya yaptıralım istemiştik. “Hocam dolar artınca fiyatlar geçen seneye göre çok arttı. Valla 4000 liradan aşağı yapamam” dedi.
Bizim maaşlar sadece 12 artmış olduğundan “Oha! Altın kaplama mı yaptırıyoruz yahu! Kalsın” demiştim.
Cevval ve cefakar bir arkadaşı evin çatısına çıkardık, kırık yerlerin üzerine biraz muşamba, biraz naylon attı. Reisicumhur “Bu zorlu salgın sürecinde canla başla çalışan vefakar ve fedakar sağlık çalışanlarına minnettarız” dediydi, ben de “Belki alkıştan başka bir şeyler yaparlar, zam falan verir, onla çatı taksitine girerim.” diye düşündüydüm.
Aradan bir ay geçti, bırak maaşa zammı, maaşım düştü. Maaş işlerini aradım. “Hayrola? Niye maaşımız düştü?” diye sordum. “Hocam vergi dilimine girmişsiniz” dediler.
“Aslında ben girmişim ama farkında olmadan bana girdi demek” dedim, saygıdan bir şey demediler.
Bu arada lodos çıktı, çatıya örttüğümüz naylon Karşıyaka’ya kadar uçtu. Yetmedi, bir iki tane daha delik açıldı. Yine çatıcıyı çağırdık. “Yap bakalım 4000 liraya. Ama taksit taksit öderim” dedim.
“Hocam o geçen aydı. Dolar arttı, fiyatlar fırladı. 6000 liraya yaparım, O da senin için. Allah seni inandırsın kar almıyorum send” dedi.
“Yuh! O kadar mı arttı fiyatlar?!” diye saydırdım, “Valla malzeme füze gibi” dedi.
Dolar 9 liradan 12,90 a çıkmıştı.
Söylediği fiyat çoktu. Sağlık bakanı da “Doktorlara 5000 lira zam yaptık” diye müjde vermişti. “Artık o parayla yaptırırız” dedim kendi kendime.
Bu sefer çatıya ben çıktım, yine kırık yerleri naylon ile kapattım, bu sefer üstüne ağır bir kalas koydum.
Bir kaç gün sonra yine Lodos çıktı. Bizim kalas uçup yan evim damına düştü. Onun da kiremitlerini kırdı, kocaman bir delikten evine girdi. Adam kaçmasa kalas kafasının ortasına gelecekmiş. Bir de cinayetten yargılanacaktık.
“Komşum yaptır artık şu damı” diye kızdı. Haklıydı. Bizim çatı ile beraber adamın da damı bize girdi.
Çatıcıyı aradım, “Artık yapalım” dedim.
“Hocam dolar çok çıkınca malzemeci malzeme vermiyor. “Önümü görmem lazım” diyor. Sende görüyon piyasa çalkantılı. Sen bir kaç gün bekle hele” dedi, mecburen bekledik.
Doktorlara zam geldiğini duyan diğer sağlık personeli “Ya onlarınkini de iptal edin, ya bize de verin” diye gösteri, protesto, grev, ne buldularsa yapmaya başlamışlardı.
Dolar 18 lira sınırına dayanmış, hazine kasası boşalmıştı. “Madem öyle, kimseye zam yok” dedi hükümet, tüm sağlıkçılar babayı alıp oturmuştuk.
Bizim zam iptal olunca diğer sağlık personelinin neşesi de yerine geldi, yine eskisi gibi şevkle, şikayet etmeden, çalışmaya başladı herkes.
Bir kaç gün şiddetli yağmur yağdı, tüm mutfak su altında kalınca adamı bir daha aradım. “Tamam 6000 lira yapalım bu işi” dedim.
“Hocam dolar 18 lirayı aşt. Malzemeye geçen yıldan bu yana 200 zam geldi. 8000 liraya yaparız. O da sana. Allah seni inandırsın kar almıyorum” dedi.
“Lan insafsız iki yılda dolara en fazla 100 zam geldi, malzeme niye 200 arttı?” dedim.
“Hocam, ham madde, işgücü, asgari ücret falan filan?” dedi.
Adam haklıydı belki ama benim maaş da asgari ücret düzeyinde kalınca, çatıyı yaptırmak mümkün olmadı.
Hükümet 8,80 den 18,80 liraya kadar çıkmasını seyrettiği doları 12 lira civarına düşürmeyi “büyük bir ekonomik devrim” diye sununca, bana da cesaret geldi, çatıcıyı bir daha aradım.
“Dolar düştü, artık malzemeyi ucuza alırsın. Bize kaça mal olur?” dedim.
“Hocam 10 000 lira” dedi.
“Ne diyon sen amq? Dolar 12 liraya düştü işte?!” diye kızdım.
“Hocam malzemeciler fiyat indirmiyorlarki. 18 liraya çıktığında fiyatlar neyse hala o” dedi.
Adama küfür etmek bir çözüm olmayacaktı.
Ama kızgınlığım hala geçmedi.
Dolar çıktığında anında, şimşek hızıyla zam yapan yavşaklar; üç kağıtçılar, fırsatçılar; dolar düştüğüne göre niye indirim yapmıyorsunuz?
Serbest piyasa demek vatandaşı serbestçe düdüklemek midir?
Dr.Deniz Arslan